Tenkis ve Denkleştirme Davası

Hacı Kara
Apr 2022

GENEL OLARAK

          Tenkis (reduction) hükümleri­ne göre miras bırakan yaptığı ölüme bağlı tasarruflarla saklı paylı mi­rasçıların bu paylarına zarar vermemesi gerekirken, denkleştirme (equalisation) hükümlerine göre miras bırakan yaptığı sağlar arası tasarruflarla kanuni mirasçıla­rının payları arasında eşitsizliğe yol açmamalıdır. Tenkis, hem ölüme bağlı hem de sağlar arası tasarruflar bazında oluşturulan eşitsizliğin7 sadece belli oranda tekrar sağlanması için bir yol iken, denkleştirme miras bırakanın ölmeden önce sahip olduğu tasarruf yetkisine, kanuni mirasçıların paylarının tamamı oranında ve bu paylara kanuni çerçe­vede zarar verdiği ölçüde sınır koyulmasıdır.  Bu iki kurumu birbirinden ayıran en önemli unsur, denkleş­tirmenin miras payı açısından tam bir koruma sağlaması ancak tenkisin bu koruma­da belli ölçüde sınırlı kalmasıdır.

I- TENKİS

          Tenkisin kelime anlamı, indirme, azaltma veya eksiltmedir. Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 560 vd. hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası ise mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünü aşarak yapmış olduğu kazandırmaların, mirasçıların saklı payları oranında (TMK m. 506 gereğince: 1. Altsoy için yasal miras payının yarısı, 2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri, 3. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçüdür)[1]. indirilmesini sağlamak amacıyla saklı paylı mirasçıya dava ve def'i imkanına denir. Kanunda sayılan saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünü aşarak saklı paylarını ihlal eden kazandırmalarının indirilmesini dava ve def'i yoluyla talep edebilirler. Nitekim TMK m. 560/1'e göre, ''Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarrufların tenkisini dava edebilirler.'' Ayrıca TMK m. 571/f.3'e göre, ''Tenkis iddiası def' i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.''

          Saklı paylı mirasçı tenkis talebinde bulunursa, mirasbırakanın yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruf veya bazı şartlar altındaki sağlararası kazandırma, saklı payı aştığı oranda mirasın açıldığı tarihten itibaren geçmişe etkili olarak, kısmen veya tamamen geçersiz hale gelecektir. Yani, mirasbırakanın kazandırmaları saklı pay oranında indirilerek, daha önce kurulan işlemlerde değişiklik meydana gelecektir. Bu nedenle tenkis davası yenilik doğuran bir dava olduğu hususunda doktrin ve Yargıtay görüş birliğindedir. Yargıtay'ın benimsediği görüşe göre tenkis davasındaki talebin eda talebini de kapsamaktadır.

          Tenkis davası, yasanın sınırlı olarak saydığı ve mirasçılara doğrudan doğruya tanıdığı bir hak olup, mirasbırakandan halefiyet yoluyla geçmemektedir. Bu nedenle tenkis talebinde bulunan mirasçının açtığı tenkis davasından, diğer saklı paylı mirasçılar yararlanamazlar. Dolayısıyla tenkis hakkı ayni değil, şahsi bir haktır. Tenkis davasının açılabilmesi için mirasbırakanın ölmüş olması gerekir. Bu nedenle mirasbırakan hayattayken, saklı paylı mirasçılar saklı paylarının ihlal edildiğinden bahisle tenkis davası açamazlar.

          Tenkisin şartları şunlardır:

  1.  Mirasbırakanın tasarruf oranını aşmış olmalıdır (Tenkis davasının ilk koşulu mirasbırakanın tasarruf oranını aşmasıdır. Bunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için tasarruf oranının hesaplanması gerekir. Tasarruf oranı, terekeyle saklı paylar toplamı arasındaki farktır. Örneğin, saklı paylar toplamının 3/4 olarak kabul ettiğimizde, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısım 1/4'tür. Fakat bunun tespiti tenkis davasını sonuçlandırmaya yetmez. Tasarruf oranının aşılıp aşılmadığının tespiti için, oranın, terekenin kaç para değerindeki kısmına karşılık geldiğinin bulunması gerekir. Saklı paylar toplamı ve buna bağlı olarak tasarruf oranı belirlendikten sonra, terekenin parasal değerinin de tespiti gerekir. Böylece mirasbırakanın yapmış olduğu kazandırmanın tenkisinin mümkün olup olmadığı ve ne miktarda tenkise tabi olacağı belirlenir) ve
  2.  Mirasçıların saklı paylarının ihlal edilmesi gerekir.

          TMK Madde 507 hükmü gereğince tasarruf edilebilir kısım terekenin mirasbırakanın ölümü günündeki durumuna göre hesaplanır. Hesap yapılırken, mirasbırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri terekeden indirilir. Buna göre terekedeki bütün aktifleri ve pasifleri belirlemek gerekmektedir. Evli kişiler bakımından edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı da terekenin borcudur ve bu borcun da düşülmesi gerekir. Ölüm ile birlikte evlilik de sona erecektir. Taraflar arasındaki mal rejimi, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ise tasfiye bu husus dikkate alınarak yapılacaktır. Bir diğer ifadeyle hayatta kalan eş benim şöyle bir katılma alacağım var ilk olarak onu terekeden düşün diyebilecektir. Mirasın paylaştırılmasından önce yasal mal rejiminin tasfiyesinin yapılması gerekir. Tasfiyeden sonra geriye kalanlar normal miras payı olarak dağıtılacaktır. Yani miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri yapılmışsa bu giderler ve birlikte yaşayan kişilerin 3 aylık geçim giderleri terekeden düşülecektir. En son da paylaşılabilir bir tereke elde edilecektir.

          Miras bırakanın saklı payı ihlal eden bir tek tasarrufu varsa, ihlal edilen saklı pay miktarı bulunur ve bu oranda tenkis yapılır. Ancak tenkise tabi birden fazla kazandırma varsa, tenkiste sırayı düzenleyen TMK m. 570 hükmü gereğince tenkis yapılır. Buna göre tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar önce ölüme bağlı tasarruflardan, bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eski tarihlisine doğru geriye gidilmek suretiyle sağlararası kazandırmalardan yapılır. Bir örnek vermek gerekirse, mirasbırakan (M) 2018 yılında ölmüş ve geride kızı (A) ile iki oğlu (B) ve (C) kalmıştır. M’nin ölümü anında terekesinde 600.000 TL değerinde malvarlığı bulunmaktadır. M sağlığında geçerli olarak düzenlemiş olduğu vasiyetnamesi ile oğlu B’ye 250.000 TL, oğlu C’ye ise 200.000 TL değerinde malvarlığı bırakmıştır. Bu örneğimizde M’nin çocukları mirası kendi aralarında 1/3 oranında paylaşacak olup, her birinin saklı pay oranı 1/6’dır. Olayda sağlararası kazandırma olmadığı için net terekeye eklenecek değer de yoktur. Net tereke ise, ölümü anında aktif malvarlığı değeri, 600.000 TL’dir. Dolayısıyla her bir çocuğun saklı pay miktarı 600.000/6=100.000 TL’dir. Net terekeden önce ölüme bağlı tasarruf ifa edilecektir. Böylece ölüme bağlı tasarruf neticesinde B 250.000, C ise 200.000 alacaktır. Geride 600.000 (net tereke) – 450.000 (ölüme bağlı tasarruflar toplamı) =150.000 TL artık tereke kalmıştır. Bu miktar yasal mirasçılara yasal miras payları oranında paylaştırılacaktır. Dolaysıyla her bir çocuk 150.000/3=50.000 artık terekeden pay alacaktır. Bunun dışında yani artık terekeden aldığı 50.000 TL dışında A’nın eline bir şey geçmemiştir. 50.000 TL dışında B’nin eline 250.000 TL, C’nin eline ise 200.000 TL geçmiştir. Dolayısıyla B ve C, 100.000 TL olan saklı pay miktarlarına kavuşmuştur. A ise toplamda 50.000 TL almış olduğu için 100.000-50.000=50.000 TL saklı pay ihlali vardır. Bu doğrultuda A, (B ve C)’ye karşı tenkis davası açma hakkına sahiptir. Birden fazla ölüme bağlı tasarruf olduğu için orantılı tenkis yapılacaktır. B ve C saklı paylı mirasçı olduğu için, ölüme bağlı tasarruflar ile kendilerine yapılan kazandırmadan saklı payları dışındaki kısım münferit bağışlama olarak dikkate alınacaktır. Buna göre: İhlal edilen saklı pay miktarı = 50.000 TL, Tenkise tabi münferit bağışlama miktarı = B için 150.000 TL, C için 100.000 TL, Tenkise tabi ölüme bağlı tasarruf toplamı = 150.000+100.000 = 250.000 TL. Böylece, B’den tenkisi edilecek miktar 30.000 TL ve C’den tenkis edilecek miktar 20.000 TL olacaktır.

          Saklı paylı mirasçıların mirasbırakanın tasarruf oranını aşan kazandırmalarının indirilmesini mahkemeden dava yoluyla istemelerine ''tenkis davası'' denmektedir. Tenkis davasını açma hakkına sahip bulunan kişiler, TMK m.560/I ve 562’de ifade edilmiştir. Bu kişiler, aşağıda detaylı olarak ele alınacağı üzere saklı paylı mirasçılar ile saklı paylı mirasçıların alacaklıları ve iflas idaresidir. Tenkis davasının davalıları, miras bırakanın lehine tasarruf nisabını aşan ve saklı payları ihlal eden kazandırmalarda bulunduğu kişilerdir. Bu kişiler, mirasçı(yasal/atanmış) ya da üçüncü kişiler olabilir. Keza kazandırma lehtarı gerçek kişi veya tüzel kişi de olabilir.

          TMK m. 571/1’e göre, “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.” Hükümden de anlaşıldığı üzere, tenkis davası açabilmek için bir ve on yıllık iki farklı süre öngörülmüş olup, maddenin kenar başlığında açıkça ifade edildiğinden, bu süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. Belirtelim ki, saklı paylı mirasçılar saklı paylarının zedelendiğini miras bırakanın ölümünden önce öğrenmiş olsalar bile, tenkis davasının açılabilmesi için miras bırakanın ölmüş olması gerekmektedir. TMK m. 571’de düzenlenen sürelerin hak düşürücü süre olmasının sonucu olarak, somut olayda dava açma süresinin geçip geçmediği taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Ayrıca, zamanaşımı sürelerinden farklı olarak, hak düşürücü sürelerin TBK m. 153-154 hükümlerine göre durması veya kesilmesi de söz konusu olmaz. Tenkis davasında bir yıllık hak düşürücü süre, mirasçıların saklı paylarının ihlal edildiğini öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar. Bir yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlaması bakımından esas alınan saklı paylı mirasçının miras bırakanın ölüme bağlı ya da sağlar arası tasarruflar yapmış olduğunu öğrendiği an değil, söz konusu tasarrufların kendi saklı payını zedelediğini öğrendiği andır.

II- DENKLEŞTİRME

          Denkleştirmenin amacı kanuni mirasçılar arasında, düzenlemeler doğrultusunda pay eşitliğini sağlamak, adalet ve hakkaniyeti gerçekleştirmektir. Denkleştirme, miras bırakanın sağlar arası bir tasarrufla miras payına mahsuben yaptığı karşılıksız kazandırmanın, ölümden sonra mirasçıların paylarını eşit­lenmesi amacıyla terekeye aynen veya nakden iadesini ve bundan son­ra yapılan eşitlemeyi ifade eder. Doktrinde baskın görüşe göre denkleştirme şahsî bir borçtur. Bu borç doğrudan doğruya kanuna dayanabileceği gibi hem kanundan hem miras bırakanın iradesinden kaynaklanabilecektir. Denkleştirme istemi aynî değil, kişisel bir haktır; kişiye alacak hak­kı verir.

          Denkleştirme Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 669 ile denkleştirmeye tabi olduğu da emredici olmayan bir tarzda düzenlenmiştir[2]. Bu maddeye göre miras bırakan açıkça sağlararası karşılıksız bir kazandırma ile miras payına mahsuben vermiş olabilir [Çeyiz, Kuruluş Sermayesi, Malvarlığının Devri, Borçtan Kurtarma ve Benzeri kazandırmalar (bağışlama, ahlaki bir yükümlülüğün yerine getirilmesi amacı ile ya da kanunî bir yükümlülüğü yerine getirmek üzere yapılan kazandırmalar, iş gücünün karşılıksız verilmesi, bir hak­kın veya eşyanın kullanma veya yararlanma hakkının karşılıksız devri, irat şeklinde yapılan bakım ve yardım masrafları, hayat sigorta­sında sigorta alım bedelinin altsoya ödenmesi)]. İkinci olarak açıkça söylemediyse m. 669/2’deki karineden yararlanmak mümkündür. Zira mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermesi ya da bir malvarlığını devretmesi veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna kazandırmalar yapması, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmedikçe denkleştirmeye tâbidir. TMK’nın 669. maddesindeki karine altsoy için yani çocuklar ve torunlar için geçerlidir. Bunun dışında örneğin yasal mirasçı eş için böyle bir karine yoktur.

          Ayrıca bazı giderler denkleştirmeden muaftır: 1) TMK m. 674 gereğince eğitim ve öğretim giderleri (TMK m. 327/1 uyarınca, “ Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır”. Yine TMK m. 328/2 gereğince, “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür”. TMK m. 674/2^ye göre de “Eğitim ve öğretimini tamamlamamış olan veya engelliliği bulunan çocukla­ra, paylaşmada hakkaniyete uygun bir ödeme yapılır”.), 2) TMK 675. madde gereğince hediyeler ve evlenme giderleri (Evlenme gideri ile çeyiz anlam olarak aynı anlamda görünse de farklı kalemleri ifade etmektedir. Çeyiz altsoyun yeni bir ev kurmasında, döşemesinde veya düzenleme­sinde yapılan masrafları ifade eder. Evlenme gideri ise bu evin kurul­masında kullanılmayan ve fakat evlenme dolaysıyla yapılan düğün, balayı gibi durumlar için ortaya çıkan masraflardır. Evlenme giderinin denkleştirmeden muaf olması için geleneğe uy­gun olması gerekir).

                   Denkleştirmenin şartları:

  1. Karşılıksız bir kazandırma olmalıdır (bağışlamanın yanı sıra karma bağışlar, ahlaki ödevin ifası nedeniyle verilenler denkleştirmenin konusunu oluşturabilir),
  2. Kazandırma mirasbırakanın malvarlığından yapılmış olmalıdır,
  3. Kazandırmanın sağlararası bir kazandırma olmalıdır (TBK m. 290/2 uyarınca: “Yerine getirilmesi bağış­layanın ölümüne bağlı bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler uygulanır”. Bu nedenle ölümden sonra geçerli olacak bir tasarruf denkleştirmeye tabi değildir.),
  4. Kazandırma mirasbırakanın yasal mirasçısına yapılmalıdır (TMK m. 495 vd. maddelerde yasal mirasçılar altsoy, anne ve baba, büyük anne ve büyük baba, evlilik dışı hısımlar, sağ kalan eş, evlatlık ve devlet olarak belirtilmiştir. Ancak altsoy varken anne ve baba mirasçı olamaz. TMK m. 670 gereğince mirasçılık sıfatını mirası ret, mirasçılıktan çıkarma gibi herhan­gi bir sebeple kaybetmiş olan kimse, kazandırmayı almış olsa bile denkleştirme ile yükümlü olmaz. Bununla birlikte mirasçılık sı­fatını kaybetmiş mirasçının yerine geçen mirasçıları, paylarında mey­dana gelen artış oranında denkleştirme ile yükümlü olurlar.),
  5. Kazandırma, mirasçının miras payına mahsuben yapılmalıdır (Mirasbırakanın bu kazandırmanın denkleştirmeye tâbi olup olmadığını tespit ederken, ilk önce mirasbırakanın iradesi göz önünde bulundurulacaktır. Şayet mirasbırakanın denkleştirme konusunda bir iradesi yoksa TMK  m. 669/2  söz konusu olur. Nitekim m. 669/2’ye göre altsoyun çeyiz, bir malvarlığı veya kuruluş sermayesi alması ya da borçtan kurtarılması gibi aldığı ka­zandırmalar denkleştirmeye tabidir. Kanun maddesi sadece altsoy olarak belir­leme yaptığı için de diğer mirasçılar bu karinenin dışında kalmakta ve denkleştirmeye tâbi olmama karinesine dâhil olmaktadırlar.).

          Mirasta denkleştirmeyi talep durumu iki hakkı içerir: İlki denkleştirmeyi talep etmek ve diğeri kazandırmaya iştirak etmek.  Kanunî mirasçılar denkleştir­me alacaklısı konumundadır. Mirasbırakanın sadece belli mirasçıları denkleştirme alacaklısı ola­rak tayin etmesi mümkündür.  Böyle bir durumda ki saklı payı za­rar gören diğer mirasçıların tenkis hükümlerine başvurması mümkündür.

                   Kural olarak mirasbırakanın sadece yasal mirasçılarının (mirasbırakanın altsoyu, ana ve baba zümresi, onlar mirasçı olamıyorlarsa büyük ana ve baba zümresi ile bunlar ve altsoyla birlikte mirasçı olabilen eş. Atanmış mirasçılar, m. 669’un lâfzı gereği denkleştirme yükümlüsü değildirler) denkleş­tirme yükümlüsü olduğu kabul edilmektedir.

          TMK m. 670’e göre “Mirasın açılmasından önce veya sonra mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya ait geri verme yükümlülüğü, onun yerini alan mi­rasçılara, miras paylarında meydana gelen artış oranında geçer”. Mirasbırakanın ya da mirasçıların alacaklıları kanunî mirasçı sıfa­tına sahip olmadıklarından denkleştirme borçlusu değildirler. Kanunî intifa hakkı sahipleri de denkleştirme borçlusu değildir. Mirasın tutulan deftere göre kabulü veya resmen tasfiyesi söz konusu ise mirasçıların mirasçılık sıfatı devam ettiğin­den denkleştirme yükümlülüğüne tabidirler.         

          Kanunda belirtilen unsurlar gerçekleşirse yani kazandırmanın denkleştirmeye tâbi olduğu belirlenirse, mirasçı bu kazandırmayı pay­lar arası denkleştirme sağlanmak üzere terekeye iade etmek zorun­dadır (TMK m. 671’de bu iadenin nasıl olacağı düzenlenmiştir). Buna göre lehine sağlararası kazandırma yapılan mirasçı denkleştir­me konusunu terekeye iade ederken ya aldığını aynen iade eder ya da kazandırma konusunun değeri, lehine tasarruf yapılan mirasçının pay değerinden fazla olsa bile payına mahsup edilir. Mirasçıların tenkise ilişkin hakları da saklıdır.

          Mirasbırakanın mirasçılarından birine sağlığında yaptığı kazan­dırmanın denkleştirmeye tâbi olduğunun tespiti ve bunun iade edil­mesinden sonra, mirasçıların bu net terekeden paylarına düşen değer hesabedilir. Ancak denkleştirme konusunun hangi andaki de­ğerinin esas alınacaktır (yıllar önce mi­rasçılardan birine çok önemli bir meblağ olarak yapılmış kazandırma yapıldığı andaki kıymetiyle terekeye eklendiğinde, denkleştirmenin mirasçılar arası eşitliği sağlama amacından uzak kaldığı açıktır). Kanun bu konuya açıklık getirmiş ve TMK m. 673/1’de denkleştirmenin, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılacağını düzenlemiştir.

          Denkleştirmeye dair hükümler arasında bir denkleştirmeye özgü dava türüne rastlanmamakta­dır. Bununla birlikte mirasçılar eşitliği sağlamak adına, denkleştirme durumu­nun mevcut olduğunun tespitini ya da bununla birlikte payının ek­sik kalan bu kısmının kazandırmadan tamamlanmasını isteyebilir. Ölüm anından itibaren paylaşımın sonuna kadar bu dava açılabilir, dava eda davası niteliğindedir. Yargıtay davanın, özellikle bir süre belirlenmemiş olduğundan 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğunu kabul etmektedir.

          Denkleştirme davasında davacı ve davalı olabilecek kimseler, mi­rasçılık sıfatını haiz olmak kaydıyla, denkleştirme borçlusu veya alacaklısı olan kişilerdir (altsoy, alt­soy dışındaki mirasçılar ve eş, soy bağı kurulmuş evlilik dışı altsoy, evlatlık denkleştirme davasında davacı ya da davalı olabilir). İntifa hakkı sahipleri, atanmış mirasçılar, belirli mal vasiyeti alacaklısı, mirasbırakanın veya mirasçıların alacaklıları, mirası reddeden, mirasçılıktan çıkarılan, mirastan yoksun olan ya da miras bırakandan önce ölen kimseler denkleştirme davasında taraf olamazlar.

 

 

 

KAYNAKÇA

ALBAŞ, Hakan, Miras Hukukunda İptal ve Tenkis Def’i, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y. 2012, C. 18, S. 3, s. 143-162.

DALCI ÖZDOĞAN, Nurcihan, Sağlararası Kazandırma Konusu Taşınmazların Tenkisi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (İnÜHFD), Y. 2017, C. 8, S. 2, s. 363-392.

GÜLEŞ, Bedia, Türk Miras Hukukunda Denkleştirme, TBB Dergisi, Y. 2018, S. 134, s. 355-430.

TOKUR, Zeynep,  Tenkis davası, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı,  Yayımlanmış YL Tezi Ankara-2019.

YAZAR, İbrahim, Miras Hukukunda Tenkis, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış YL Tezi, İstanbul, 2017.

 

[1] Kardeşlerin önce saklı payları 1/4'den 1/8'e düşürülmüş, sonra da kardeşler saklı paylı mirasçılar arasından çıkarılmıştır.

[2] TMK  m. 669: “Yasal mirasçılar, miras bırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler.

Miras bırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlı­ğını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi miras bırakan tarafından açık­ça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir”.